25 Haziran 2011 Cumartesi

Mata Liverpool'a gidebilir

Valencia'nın etkili isimlerinden Juan Mata, aralarında Manchester City'nin de olduğu Premier Lig ekiplerinin tekliflerine rağmen Liverpool forması giymeye daha sıcak bakıyor.

Goal.com'un edindiği bilgilere göre, 23 yaşındaki İspanyol yıldız, Liverpool forması giymek istiyor. Kırmızıların gelecek sezon Avrupa kupalarında mücadele etmeyecek olmasını da önemsemeyen Mata, Liverpool'un büyülü tarihi ve geleneğinden ötürü Merseyside ekibinde oynama ihtimaline daha olumlu yaklaşıyor.Topla oynama becerisi ve hızıyla Premier Lig için biçilmiş bir kaftan olan Juan Mata, aralarında Şampiyonlar Ligi'nde oynayacak takımlar olmak üzere birçok üst düzey ekipten transfer teklifleri alıyor. Şu an için İspanya 21 yaş altı takımında bulunan Mata'nın bonservisini elinde bulunduran Valencia, içinde bulunduğu maddi zorluklar nedeniyle yıldız oyuncusunu satabilir.Manchester City ise Alexis Sanchez'i Barcelona'ya kaptırma ihtimaline karşı Juan Mata için girişimlerini artırma kararı aldı. Mata'nın Valencia'dan eski takım arkadaşı olan David Silva da, Roberto Mancini'ye 23 yaşındaki yıldızın City'e getirilmesi için baskı yaptığı konuşuluyor.Liverpool, bu transfer döneminde şu ana kadar Juan Mata için herhangi bir resmi girişimde bulunmadı.

Çok Özledik...

...bir de öğrenmedik mi onun hasta Trabzonspor'lu olduğunu? Allah'ım ne saadet. Bu canlı ses, bu yüreği Karadeniz Evrenselliği ile dolu adam, bir de Trabzonspor'lu çıkmadı mı üstüne? Keyfimize diyecek yoktu. Her gittiği yerde, bulunduğu ortamda gururla söylerdi Trabzonspor'lu olduğunu.

Zaten o "asil" duruşa da bu yakışırdı doğrusu. Hayatı boyunca manasız hiç bir şey yapmamış bu adam, bir futbol takımı tutarken bile bir felsefe katmıştı seçimine, hepimizin yaptığı gibi.

Karadeniz toprağı verimlidir derler. Olmaz mı? Ya da nasıl olmasın? Senin gibi ozanları veriyoruz o toprağa. Sen ve senin gibi nice değerlerimiz besliyor o toprağı, can veriyor o yeşilin en derinine, en parlağına. Biliyoruz ki orada da şarkılar söyleyeceksin. Ve sen şarkılar söyledikçe, yeşili hiç solmayacak Karadeniz'in...

BordoMavi.Net ailesi olarak, ölümünün 6. yıldönümünde Kazım KOYUNCU'YU saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz.

Kazım Koyuncu'nun ölüm yıldönümü anısana Aytekin Akay imzalı, Trabzonspor Dergisi’nin Mayıs 2004 Sayısı’nda yer alan söyleyişiyi yayınlıyoruz...

KAZIM KOYUNCU: "GÜÇLÜLER’ İN İKTİDARINA KARŞI HAYDE TRABZONSPOR’A"

"Trabzonspor’u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir. Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı. Öyle bir kahramandı ki statükoyu bile devirmişti.”

İşte böyle diyor Kazım Koyuncu...1992 yılında Mehmet Ali Beşli ile kurdukları dünyanın ilk Laz Rock grubu "Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) ile tanıdık O’nu... İstanbul Siyasal’dan siyasi nedenlerle ayrılan Kazım için 90’ lı yılların ortasında yol, müzik yoludur, tabii bir de Trabzonspor vardır hayatında... Üç İstanbul takımının iktidarıyla kafasını bozmuş çoğu insana inat Trabzonspor’u hep içinde taşır Kazım... O herkes gibi sonuçlarla yaşayan biri olmasa da, sonuç da bekler tuttuğu takımdan. Her yıl, "Artık bu yıl şampiyonuz” diye düşünür. Çünkü O’na göre Trabzonspor’da oynayan her futbolcu, 'şampiyon olacak takımın futbolcusu’ psikolojisiyle sahaya çıkmalı. fiampiyonluğa inanmayanın, halkını, taraftarını da inandıramayacağını hatırlatan Koyuncu, "Hiç kimse boşuna Trabzonspor’un şampiyon olup olmamasını tartışmasın. Mazimiz her şeyi tüm çıplaklığıyla yüzümüze vuruyor.” şeklinde konuşuyor. Tünel’deki ZB stüdyolarında bizi ağırlayan Kazım Koyuncu, "Siz bulmasaydınız ben bulacaktım sizi” demesi ve derginin her sayısını takip etmesi "Trabzonsporlu sanatçı duyarlılığı” olsa gerek. Futbolu O’na iki isim sevdirdi: Trabzonspor ve Armando Dieogo Maradona...Trabzonspor’u da Maradona’yı da aynı nedenlerle seviyor; iktidarın iktidarlarını yıkan ve farklılığı getiren eylemleri... Karadeniz müziğine getirdiği yeniliklerle Türkiye’ye malolan Koyuncu, yakın bir zamanda Trabzonspor gibi Avrupa sahalarında boy gösterecek. Tulumuyla, gitarıyla, Trabzonsporluluğuyla...


- Trabzonsporluluğunuz, yöresel bir takım nedenlere mi dayanıyor?

- Hayır, sadece bununla açıklanamaz. Trabzonspor’un bendeki ifadesi, statükonun karşısında yer alması, statükoyu parçalaması, güçlülere karşı güçsüzlerin var olduğunu ve onların da bir şeyler yapabileceğini göstermesidir. Trabzonspor, sadece bir yöre takımı olarak ben de ifade bulmuş olsaydı, bu lokal bir şey olurdu ve de çok doğru temellere oturmamış olurdu. Oysa Trabzonspor, sadece Trabzon’ u değil tüm Karadeniz’i aşmış bir olgu. Evrensel değerlere sahip olan benim için de Trabzonspor, Türk futbolunun en evrensel değeri ve en önemli unsurudur.

- Siz Karadenizli ve Laz bir sanatçısınız ama sizi Urfalı da dinliyor, Muğlalı da...

- Karadenizli dışında çok sayıda dinleyici kitlem var ve sık sık onlarla konserlerde buluşuyoruz. Urfalı, Diyarbakırlı, Mardinli o kadar fazla Trabzonspor taraftarı var ki, bu memleketlilikle açıklanabilecek bir olgu değil. Aslına bakarsanız, yoksulların, ezilenlerin, "farklı olanların” var olduğu ve birbirleriyle dayanışma içinde olacağı duygusunu ifade ediyor. "İnsan neden Diyarbakır’dan Trabzonspor’u tutar?” diye bir soru sorulduğunda, "Güçlülere karşı direnen ve statükoya hayır diyen anlayış nedeniyle” cevabını buluyorum.

- Trabzonspor, sizin söylediğiniz anlamda hala "güçsüz”lerin yanında bir felsefeye mi sahip; yoksa o da “güçlüler”in kıyısına çoktan geçti mi?

- Sorunun düğümlendiği yer burası işte. Kendine has yapısından dolayı Trabzonspor var oldu. fiimdi modern zamanların birtakım ilişkilerini yaşıyoruz. Trabzonspor, modern zamanların kendine dayattığı ilişkilere girdiği andan itibaren çöküşü de başladı. Biz, varlığımızı anlamlandıran değerlerimizi unutmaya başladıkça ne anlama geldiğimiz de anlaşılmıyor. Eğer kendimizi üç büyük kulübün yanında dördüncü kulüp olarak adlandıracaksak, alınacak şampiyonlukların da bir anlamı olmayacak. Oysa kazanacağımız şampiyonluklar, tıpkı eskisi gibi oynanan futbol, kazanma hırsı, diğerlerinden farklılığımızı ortaya koyacak. Trabzonspor olarak, o eski değerlerimizin peşinden koşmalıyız.

- Sevgili Kazım, Zuğaşi Berepe’de farklı bir müzik ve farklı bir Kazım Koyuncu vardı, şimdi ise daha farklı bir Kazım Koyuncu var. Tıpkı Trabzonspor’un 70’ li yıllardaki Trabzonspor olmadığı gibi...

- Evet ancak, ben çok farklı bir hayat yaşıyorum. Her ne kadar eskiye göre daha popüler biri olsam da, popülaritenin getirdiği yaşam biçimini hayatıma sokmadım ve hayatımın sonuna kadar da sokmayacağım. Televizyonlarda görünür olmaktan gurur duyan bir insan değilim ve asla da bununla gururlanmam. Eski arkadaşlıklarım, dostluklarım sürüyor. Hakkını vererek müzik yapmak, doğru bildiğim ne varsa peşinden gitmek benim için çok önemli. Değişen ne? Eskiden 10 bin satıyordu albümlerim, şimdi 100 bin satıyor. Hayatım daha da zorlaşmıştır; Trabzonspor gibi. Ben kendimle ilgili bir takım seçenekler koyabiliyorum, Trabzonspor da son bir yıldır bu seçenekleri koymaya başladı. Ben de farklıyım Trabzonspor da farklı. Albümüm 1 milyon da satsa kimse beni albümü 1 milyon satan diğer şarkıcılarla aynı kefeye koymayacaktır.

- Değişime kayıtsız kalmayalım ancak değişirken de başkası olmayalım. "Kendimiz olarak - kalarak nasıl değişebiliriz?”i tartışalım...

- Değişirken, eskiye dair olan her şeyin bir kısmını da ortaya çıkartmak gerekiyor. Trabzonspor, Türkiye’de sürekli şampiyon olanlar dışında olan her şeyi temsil etmeli. Bendeki Trabzonspor sadece futbolu temsil etmiyor, zaten etmemeli de... Yöneticilerden, futbolculardan, sizden daha çok başka insanların hayatlarını etkileyen bir olgu. Mesela bununla ilgili büyük sorumluluk taşıdığımı düşünüyorum.

- Hissettiğiniz sorumluluğu tam olarak nasıl açıklarsınız?

- Bir sanatçının çok sevildiğini bildiği noktada ürününü koruma güdüsü onun için beladır. Hani, bir albüm yaptım çok sevildi, bunu koruyayım, onu devam ettireyim güdüsü...Etliye sütlüye dokunmama gibi kaygılar da taşır böyle sanatçılar. Sanatçının kişiliğini bitirmeye doğru giden yoldur bu ve ben de karşılaşıyorum böyle hallerle. 2 bin kişinin alkışını aldıktan sonra, "Ben ne kadar müthiş bir adamım” duygusuna kapılıyorum...Ve bu saatten sonra da kendime çekidüzen vermek için mücadeleye girişiyorum. Bireysel olarak böyle düşünüyorum. Konu Trabzonspor olunca, mesela, orada oynayan futbolcuların kendini çok özel hissetmesi ve insanlara bir şeyler vermek zorunda olduklarını bilmeleri gerekir. Bu duygu saf bir duygu olabilir ama böyle düşünüyorum.

- Bir yerde, "Hopa da Trabzonspor’u tutmazlar” dediniz. Neden Hopalılar Trabzonspor’u tutmaz?

- Açıkçası Hopa da Lazlar daha çok Fenerbahçe’ yi tutar. Benim ailemdeki herkes de Fenerbahçeli’dir. Normal olan benim de Fenerbahçeli olmamdır ancak kafayı biraz kaldırdığımda, biraz farklı olduğumu hissettiğim anda farklı olanla buluşabildim. Farklı olan Trabzonspor’du. Mesela kazara Fenerbahçeli olsaydım hayatımda futbolun bu kadar yeri olmazdı; en fazla arada bir Fenerbahçe maçlarının özet görüntülerini izlerdim; futbolun bende bir karşılığı olmayabilirdi.

- Türkiye’de size futbolu, futbol ötesi yaşatan takım Trabzonspor, ya yurt dışında?

- İngiltere’de Liverpool ’u, renk ve karakter benzerliğimizden dolayı da Barcelona’yı çok fazla seviyor ve tutuyorum.

- Sevgili Kazım, ünlü ve popüler bir sanatçısın. Popüler olan insanların eski takımlarını bırakıp popüler takımları tuttuğuna şahit olduk...

- Bazen, "Aaa Trabzonspor’u mu tutuyorsun?” diyenler var; şaşırıyorlar yani. Eee, "Ne var diyorum?” ben de...

- Albümünüz 10 bin satarken Trabzonspor’u tutmak normal gibi görülüyor. Çünkü böyle düşünen insanlar, "Trabzonspor, albümü 10 bin satan bilmem kaçıncı sınıf sanatçıların takımı” diye düşünüyor...

- Hayatta doğru bildiğim şeyleri şüphesiz soru işaretiyle algılamışımdır ancak o soru işareti kalktığı yerde de o doğruları sonuna kadar savunmuşumdur. Trabzonsporlu olmakla kendimi ayrıcalıklı ve farklı hissediyorum. İlla bir futbol takımının peşinden gidilecekse bu takım bana göre Trabzonspor’dur. Bir futbol hareketi olarak Trabzonspor’u desteklemek de bana göre ayrıcalıklı ve elitist bir durumdur.

- Trabzonspor da Kazım Koyuncu da Karadeniz’ den yola çıktı; ulusal bir müzisyen oldu...

- Karadenizli insanlarla müzik ya da konser noktasında tam bir tanışma sağlamamışken beni Türkiye’nin diğer yörelerinden insanlar dinliyordu. Dört Diyarbakır konserim var, Tunceli’ ye gittim. Yine bu ay içinde Doğu-Güneydoğu turnem var. Trabzonspor da ben de Karadeniz’den yola çıktık ama nereden yola çıktığı kadar nereye ulaştığı da çok önemlidir. Biz büyümek zorundayız ve herkesle bir şeyleri paylaşmak zorundayız. Karadenizliler, evrensel değerleri üst noktalarda olan topluluklardır. Gerek Trabzonspor, gerekse bizim gibi sanatçıların yaptığı iş bunu daha iyi gösteriyor.

- "Zuğaşi Berepe”, "Dinmeyen”, "Viya” derken şimdi de Hayde... O eski radikal söylemi hafiflettiniz...

- Yoo, radikal söylem yerinde duruyor aslında, ancak arayışlarım var. Zuğaşi Berepe’yla yaptığımız Karadeniz müziğinden ziyade rock müzikti. Lazca’yı kullanmamız, bu dilin yok olmamasını istememekti. Rock, özgün-rock karışımı müzikler, hatta son 5-6 yıldır elektronik müziklerle de uğraştım. Tüm etnik müziklere karşı duyarlılığım var; Karadeniz müziğini de yeni yeni öğrendiğimi düşünmüyorum. Hayde, biraz daha olgunlaşmış Karadeniz müziğiyle batı müziği konsepti diye düşünüyorum. Ama hayatımın sonuna kadar da Karadeniz müziği yapacağım diye bir kuralı da kabul edemem. "Zuğaşi Berepe” daha çok rock, "Dinmeyen” özgün müzik, "Viya” ne olduğu tam belli olmayan işaret veren bir albümdü. fiunu belirteyim, idealimdeki sounda yaklaşmak için epey daha sürem var.

- Volkan Konak’ın müziğinde de sizin müziğinizde de Karadeniz’de olmayan pek çok çalgıya rastlayabiliyoruz...

- Karadeniz türkülerine elektrik gitar, bas gitar sokan bir insanım. Karadeniz müziğini yozlaştırdığım noktasında eleştiriler gelebilir. Ama o enstrümanları müziğime sokmak için yırtınıyorum. Emek verilsin Karadeniz müziğiyle caz yapılsın. Ama lütfen emek verilsin.

- Şu an ünlü biriyle konuşuyorum. Sizin gibi ünlü olamayacağım nasıl olsa, hiç olmazsa ünlü olmanın hayatınıza getirdiklerini anlatın da kendimizi teselli edelim?

- Çok ünlü olduğumu düşünmüyorum. Ancak, çok ünlü olduğunu düşünen ve de onları çok sevdiğini sanan binlerce insan var. Bu sevginin yalan olduğunu düşünüyorum. Beni seven çok insan var ve sadece o sevgiye inanıyorum. Neden inanıyorum? Çünkü, beni televizyonlarda görmeden, sadece yaptığım marjinal albümlerle seven insanlar bunlar. Beni sevenler, elbette televizyona çıkmamı istiyorlar ancak saçma sapan yerlerde de görmek istemiyorlar. Müzik yapıyorum ve yaptığım müzik sadece şarkı söylemek değil. Hayat dışarıdan bakıldığında çok karmaşık, çok yoğun ama bu hayatı seviyorum çünkü çok sevdiğim bir şey yapıyorum, müzik yapıyorum.

- Çevreniz genişledi, zaten gazeteciler ve televizyonlar da buraya akın ediyor...

- Çok açık söylüyorum, bunu birileri yanlış da anlayabilir, hep müzikle, konserlerle, dizi ve film müzikleriyle anılmak isterim. Üretmek istiyorum.

- Müziğinize etnik müzik desek, sanatınızı sınırlandırmış olacağız gibi geliyor bana...

- Aslında ne isim vereceğimi ben de bilmiyorum ancak "Hayde”yle birlikte esas yapmak istediğim müzik noktasına yaklaştım. O da, Tiflis’ten Trabzon’a bir hat izlemekti. Gürcistan’a gittim, orada çok değerli sanatçılar ve eserler var. Beri tarafta Trabzon ve civarında su yüzüne çıkması gereken öyle değerli eserler çıktı ki karşıma. Yani yeni çizgimizi, Tiflis-Trabzon konsepti olarak adlandırabiliriz. Bundan sonra, bütün dünyaya hitap eden Karadeniz ve modern müzik anlayışını bir araya getirme niyetindeyim.

- Statükoyu, ayrıcalığı kabul etmeyen, özgürlük düşkünü pek çok kişi ya futbolu hiç sevmiyor; sevenler de Trabzonspor’un kazanmasını istiyor...

- Futbola karşı durup da, futbol sevgisi üst düzeyde olan çok solcu, demokrat, aydın insanlar tanıyorum. Onların birçoğu futbol sevgisini söyleyememiştir. Aslında futbol, dünyanın en kolektif toplu hareket ve eğlence biçimidir. Ancak hangi güçlerin elinde olduğu çok önemlidir. Ve bugün de kötü niyetli kişilerin elinde olduğundan, futbol zarardır... Futbol üstünden siyaset yapanlar, ihaleler alanlar, inşaatlar yapanlar varsa, futbol içinde çok günah barındıran bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bunlara rağmen futbolu çok seviyorum ve Trabzonspor’u tutuyorum.

- Duruşunuza uygun bir de Türk futbolu ve futbolcusu yorumu dinleyelim mi sizden?

- Türk futbolunda parlak, farklı futbolcu pek yok. Maç sonunda bir sürü konuşmalar yapıyor ya futbolcular, "Ulan” diyorum, ben bu adamların konuşmalarını nasıl dinliyorum? Klişesiz, anlamsız, zekadan eser taşımayan konuşmalar... Yurtdışında arada farklı portrelerle, olaylara karşılaşırsınız. Mesela Maradona, futbolu sevmemde en önemli etkisi olan adamdır. Sadece büyük futbolcu olduğu için değil, o uçarı hali, yenilse bile dimdik ayakta kalabilmesi ve hala sevilmesi, özgürlükçü hali beni futbola çekmiştir.

- Trabzonspor’un şampiyon olması mı, şampiyon olma konusunda gösterdiği çaba mı daha önemli?

- Bu kadar konuşmadan sonra, şampiyon olma konusunda gösterdiği çaba demem lazım ancak şampiyon olmalıyız. Burada, belki ilk kez “sonuç”tan yana olacağım ama şampiyonluğa ihtiyaç var. Böyle bir mazi, böyle bir tarih bunu hak ediyor. Türkiye’de Trabzonspor, Almanya’da St.Pauli. Bu tür takımlar liglerinde şampiyon olmalı.

- Neden St. Pauli?

- Çok aykırı bir takım. fiimdi ikinci ligdeler, tribünlerinde diğer takımların tribünlerinde göremeyeceğiniz insanlara ve daha başka farklılıklara rastlarsınız.

- Trabzonspor takımı karşınızda olsa neler söylerdiniz onlara?

- Bir kere her sene şampiyonluğa oynayan bir takımın oyuncusu olarak sahaya çıkmalarını isterdim ki o seneyi sondan beşinci bitirseler bile. Mazimiz bunu hak ediyor.

- Müzisyen Kazım Koyuncu’nun müzik yolculuğu soluksuz sürecek mi?

- Tasarladığım iki albüm daha var. Belki arada extra bir albüm daha yapabilirim. Bir de kendime yaptığım eserler var. Onları internet siteme döküp yayınlamak istiyorum. Müzik dışında ise, Türkiye’de yaşadığım konser çoşkusunu yurt dışında da yaşamak istiyorum. Bu sene sonunda kendi şarkılarımı, Amerika, Fransa, İngiltere, Almanya, Gürcistan gibi ülkelerde söylemek istiyorum. Karadeniz müziği bu projeler için büyük avantaj. Çünkü, kemençe ve tulum, çok ilgi çeken enstrümanlar.

- "Hayde” albümünüzdeki "Uh Aha”yı Trabzonspor tribünleri için yazdım dediniz...

- Evet, tribün ambiansını iyi yansıtan bir eser diye düşünüyorum. "Oy Fadime” de öyle... İnsanların alıştıkları seslerden biraz uzaklaşmaları gerekiyor. Böyle söylediğim iyi de oldu, sizlerle buluştum. Zaten bu buluşmayı ne zamandır bekliyordum... İyi ki geldiniz...

- Biraz zor bulduk sizi..

- Siz bulamamış olsaydınız ben bulacaktım sizi. İnanın bu buluşmayı çok özlüyordum.

Çok Özledik...

ölümünün 6. yıldönümünde Karadeniz'in hırçın ve duygusal çocuğu, Trabzonspor'lu Kazım KOYUNCU'YU saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz.

...bir de öğrenmedik mi onun hasta Trabzonspor'lu olduğunu? Allah'ım ne saadet. Bu canlı ses, bu yüreği Karadeniz Evrenselliği ile dolu adam, bir de Trabzonspor'lu çıkmadı mı üstüne? Keyfimize diyecek yoktu. Her gittiği yerde, bulunduğu ortamda gururla söylerdi Trabzonspor'lu olduğunu.

Zaten o "asil" duruşa da bu yakışırdı doğrusu. Hayatı boyunca manasız hiç bir şey yapmamış bu adam, bir futbol takımı tutarken bile bir felsefe katmıştı seçimine, hepimizin yaptığı gibi.

Karadeniz toprağı verimlidir derler. Olmaz mı? Ya da nasıl olmasın? Senin gibi ozanları veriyoruz o toprağa. Sen ve senin gibi nice değerlerimiz besliyor o toprağı, can veriyor o yeşilin en derinine, en parlağına. Biliyoruz ki orada da şarkılar söyleyeceksin. Ve sen şarkılar söyledikçe, yeşili hiç solmayacak Karadeniz'in...

BordoMavi.Net ailesi olarak, ölümünün 6. yıldönümünde Kazım KOYUNCU'YU saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz.

Kazım Koyuncu'nun ölüm yıldönümü anısana Aytekin Akay imzalı, Trabzonspor Dergisi’nin Mayıs 2004 Sayısı’nda yer alan söyleyişiyi yayınlıyoruz...

KAZIM KOYUNCU: "GÜÇLÜLER’ İN İKTİDARINA KARŞI HAYDE TRABZONSPOR’A"

"Trabzonspor’u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir. Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı. Öyle bir kahramandı ki statükoyu bile devirmişti.”

İşte böyle diyor Kazım Koyuncu...1992 yılında Mehmet Ali Beşli ile kurdukları dünyanın ilk Laz Rock grubu "Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) ile tanıdık O’nu... İstanbul Siyasal’dan siyasi nedenlerle ayrılan Kazım için 90’ lı yılların ortasında yol, müzik yoludur, tabii bir de Trabzonspor vardır hayatında... Üç İstanbul takımının iktidarıyla kafasını bozmuş çoğu insana inat Trabzonspor’u hep içinde taşır Kazım... O herkes gibi sonuçlarla yaşayan biri olmasa da, sonuç da bekler tuttuğu takımdan. Her yıl, "Artık bu yıl şampiyonuz” diye düşünür. Çünkü O’na göre Trabzonspor’da oynayan her futbolcu, 'şampiyon olacak takımın futbolcusu’ psikolojisiyle sahaya çıkmalı. fiampiyonluğa inanmayanın, halkını, taraftarını da inandıramayacağını hatırlatan Koyuncu, "Hiç kimse boşuna Trabzonspor’un şampiyon olup olmamasını tartışmasın. Mazimiz her şeyi tüm çıplaklığıyla yüzümüze vuruyor.” şeklinde konuşuyor. Tünel’deki ZB stüdyolarında bizi ağırlayan Kazım Koyuncu, "Siz bulmasaydınız ben bulacaktım sizi” demesi ve derginin her sayısını takip etmesi "Trabzonsporlu sanatçı duyarlılığı” olsa gerek. Futbolu O’na iki isim sevdirdi: Trabzonspor ve Armando Dieogo Maradona...Trabzonspor’u da Maradona’yı da aynı nedenlerle seviyor; iktidarın iktidarlarını yıkan ve farklılığı getiren eylemleri... Karadeniz müziğine getirdiği yeniliklerle Türkiye’ye malolan Koyuncu, yakın bir zamanda Trabzonspor gibi Avrupa sahalarında boy gösterecek. Tulumuyla, gitarıyla, Trabzonsporluluğuyla...


- Trabzonsporluluğunuz, yöresel bir takım nedenlere mi dayanıyor?

- Hayır, sadece bununla açıklanamaz. Trabzonspor’un bendeki ifadesi, statükonun karşısında yer alması, statükoyu parçalaması, güçlülere karşı güçsüzlerin var olduğunu ve onların da bir şeyler yapabileceğini göstermesidir. Trabzonspor, sadece bir yöre takımı olarak ben de ifade bulmuş olsaydı, bu lokal bir şey olurdu ve de çok doğru temellere oturmamış olurdu. Oysa Trabzonspor, sadece Trabzon’ u değil tüm Karadeniz’i aşmış bir olgu. Evrensel değerlere sahip olan benim için de Trabzonspor, Türk futbolunun en evrensel değeri ve en önemli unsurudur.

- Siz Karadenizli ve Laz bir sanatçısınız ama sizi Urfalı da dinliyor, Muğlalı da...

- Karadenizli dışında çok sayıda dinleyici kitlem var ve sık sık onlarla konserlerde buluşuyoruz. Urfalı, Diyarbakırlı, Mardinli o kadar fazla Trabzonspor taraftarı var ki, bu memleketlilikle açıklanabilecek bir olgu değil. Aslına bakarsanız, yoksulların, ezilenlerin, "farklı olanların” var olduğu ve birbirleriyle dayanışma içinde olacağı duygusunu ifade ediyor. "İnsan neden Diyarbakır’dan Trabzonspor’u tutar?” diye bir soru sorulduğunda, "Güçlülere karşı direnen ve statükoya hayır diyen anlayış nedeniyle” cevabını buluyorum.

- Trabzonspor, sizin söylediğiniz anlamda hala "güçsüz”lerin yanında bir felsefeye mi sahip; yoksa o da “güçlüler”in kıyısına çoktan geçti mi?

- Sorunun düğümlendiği yer burası işte. Kendine has yapısından dolayı Trabzonspor var oldu. fiimdi modern zamanların birtakım ilişkilerini yaşıyoruz. Trabzonspor, modern zamanların kendine dayattığı ilişkilere girdiği andan itibaren çöküşü de başladı. Biz, varlığımızı anlamlandıran değerlerimizi unutmaya başladıkça ne anlama geldiğimiz de anlaşılmıyor. Eğer kendimizi üç büyük kulübün yanında dördüncü kulüp olarak adlandıracaksak, alınacak şampiyonlukların da bir anlamı olmayacak. Oysa kazanacağımız şampiyonluklar, tıpkı eskisi gibi oynanan futbol, kazanma hırsı, diğerlerinden farklılığımızı ortaya koyacak. Trabzonspor olarak, o eski değerlerimizin peşinden koşmalıyız.

- Sevgili Kazım, Zuğaşi Berepe’de farklı bir müzik ve farklı bir Kazım Koyuncu vardı, şimdi ise daha farklı bir Kazım Koyuncu var. Tıpkı Trabzonspor’un 70’ li yıllardaki Trabzonspor olmadığı gibi...

- Evet ancak, ben çok farklı bir hayat yaşıyorum. Her ne kadar eskiye göre daha popüler biri olsam da, popülaritenin getirdiği yaşam biçimini hayatıma sokmadım ve hayatımın sonuna kadar da sokmayacağım. Televizyonlarda görünür olmaktan gurur duyan bir insan değilim ve asla da bununla gururlanmam. Eski arkadaşlıklarım, dostluklarım sürüyor. Hakkını vererek müzik yapmak, doğru bildiğim ne varsa peşinden gitmek benim için çok önemli. Değişen ne? Eskiden 10 bin satıyordu albümlerim, şimdi 100 bin satıyor. Hayatım daha da zorlaşmıştır; Trabzonspor gibi. Ben kendimle ilgili bir takım seçenekler koyabiliyorum, Trabzonspor da son bir yıldır bu seçenekleri koymaya başladı. Ben de farklıyım Trabzonspor da farklı. Albümüm 1 milyon da satsa kimse beni albümü 1 milyon satan diğer şarkıcılarla aynı kefeye koymayacaktır.

- Değişime kayıtsız kalmayalım ancak değişirken de başkası olmayalım. "Kendimiz olarak - kalarak nasıl değişebiliriz?”i tartışalım...

- Değişirken, eskiye dair olan her şeyin bir kısmını da ortaya çıkartmak gerekiyor. Trabzonspor, Türkiye’de sürekli şampiyon olanlar dışında olan her şeyi temsil etmeli. Bendeki Trabzonspor sadece futbolu temsil etmiyor, zaten etmemeli de... Yöneticilerden, futbolculardan, sizden daha çok başka insanların hayatlarını etkileyen bir olgu. Mesela bununla ilgili büyük sorumluluk taşıdığımı düşünüyorum.

- Hissettiğiniz sorumluluğu tam olarak nasıl açıklarsınız?

- Bir sanatçının çok sevildiğini bildiği noktada ürününü koruma güdüsü onun için beladır. Hani, bir albüm yaptım çok sevildi, bunu koruyayım, onu devam ettireyim güdüsü...Etliye sütlüye dokunmama gibi kaygılar da taşır böyle sanatçılar. Sanatçının kişiliğini bitirmeye doğru giden yoldur bu ve ben de karşılaşıyorum böyle hallerle. 2 bin kişinin alkışını aldıktan sonra, "Ben ne kadar müthiş bir adamım” duygusuna kapılıyorum...Ve bu saatten sonra da kendime çekidüzen vermek için mücadeleye girişiyorum. Bireysel olarak böyle düşünüyorum. Konu Trabzonspor olunca, mesela, orada oynayan futbolcuların kendini çok özel hissetmesi ve insanlara bir şeyler vermek zorunda olduklarını bilmeleri gerekir. Bu duygu saf bir duygu olabilir ama böyle düşünüyorum.

- Bir yerde, "Hopa da Trabzonspor’u tutmazlar” dediniz. Neden Hopalılar Trabzonspor’u tutmaz?

- Açıkçası Hopa da Lazlar daha çok Fenerbahçe’ yi tutar. Benim ailemdeki herkes de Fenerbahçeli’dir. Normal olan benim de Fenerbahçeli olmamdır ancak kafayı biraz kaldırdığımda, biraz farklı olduğumu hissettiğim anda farklı olanla buluşabildim. Farklı olan Trabzonspor’du. Mesela kazara Fenerbahçeli olsaydım hayatımda futbolun bu kadar yeri olmazdı; en fazla arada bir Fenerbahçe maçlarının özet görüntülerini izlerdim; futbolun bende bir karşılığı olmayabilirdi.

- Türkiye’de size futbolu, futbol ötesi yaşatan takım Trabzonspor, ya yurt dışında?

- İngiltere’de Liverpool ’u, renk ve karakter benzerliğimizden dolayı da Barcelona’yı çok fazla seviyor ve tutuyorum.

- Sevgili Kazım, ünlü ve popüler bir sanatçısın. Popüler olan insanların eski takımlarını bırakıp popüler takımları tuttuğuna şahit olduk...

- Bazen, "Aaa Trabzonspor’u mu tutuyorsun?” diyenler var; şaşırıyorlar yani. Eee, "Ne var diyorum?” ben de...

- Albümünüz 10 bin satarken Trabzonspor’u tutmak normal gibi görülüyor. Çünkü böyle düşünen insanlar, "Trabzonspor, albümü 10 bin satan bilmem kaçıncı sınıf sanatçıların takımı” diye düşünüyor...

- Hayatta doğru bildiğim şeyleri şüphesiz soru işaretiyle algılamışımdır ancak o soru işareti kalktığı yerde de o doğruları sonuna kadar savunmuşumdur. Trabzonsporlu olmakla kendimi ayrıcalıklı ve farklı hissediyorum. İlla bir futbol takımının peşinden gidilecekse bu takım bana göre Trabzonspor’dur. Bir futbol hareketi olarak Trabzonspor’u desteklemek de bana göre ayrıcalıklı ve elitist bir durumdur.

- Trabzonspor da Kazım Koyuncu da Karadeniz’ den yola çıktı; ulusal bir müzisyen oldu...

- Karadenizli insanlarla müzik ya da konser noktasında tam bir tanışma sağlamamışken beni Türkiye’nin diğer yörelerinden insanlar dinliyordu. Dört Diyarbakır konserim var, Tunceli’ ye gittim. Yine bu ay içinde Doğu-Güneydoğu turnem var. Trabzonspor da ben de Karadeniz’den yola çıktık ama nereden yola çıktığı kadar nereye ulaştığı da çok önemlidir. Biz büyümek zorundayız ve herkesle bir şeyleri paylaşmak zorundayız. Karadenizliler, evrensel değerleri üst noktalarda olan topluluklardır. Gerek Trabzonspor, gerekse bizim gibi sanatçıların yaptığı iş bunu daha iyi gösteriyor.

- "Zuğaşi Berepe”, "Dinmeyen”, "Viya” derken şimdi de Hayde... O eski radikal söylemi hafiflettiniz...

- Yoo, radikal söylem yerinde duruyor aslında, ancak arayışlarım var. Zuğaşi Berepe’yla yaptığımız Karadeniz müziğinden ziyade rock müzikti. Lazca’yı kullanmamız, bu dilin yok olmamasını istememekti. Rock, özgün-rock karışımı müzikler, hatta son 5-6 yıldır elektronik müziklerle de uğraştım. Tüm etnik müziklere karşı duyarlılığım var; Karadeniz müziğini de yeni yeni öğrendiğimi düşünmüyorum. Hayde, biraz daha olgunlaşmış Karadeniz müziğiyle batı müziği konsepti diye düşünüyorum. Ama hayatımın sonuna kadar da Karadeniz müziği yapacağım diye bir kuralı da kabul edemem. "Zuğaşi Berepe” daha çok rock, "Dinmeyen” özgün müzik, "Viya” ne olduğu tam belli olmayan işaret veren bir albümdü. fiunu belirteyim, idealimdeki sounda yaklaşmak için epey daha sürem var.

- Volkan Konak’ın müziğinde de sizin müziğinizde de Karadeniz’de olmayan pek çok çalgıya rastlayabiliyoruz...

- Karadeniz türkülerine elektrik gitar, bas gitar sokan bir insanım. Karadeniz müziğini yozlaştırdığım noktasında eleştiriler gelebilir. Ama o enstrümanları müziğime sokmak için yırtınıyorum. Emek verilsin Karadeniz müziğiyle caz yapılsın. Ama lütfen emek verilsin.

- Şu an ünlü biriyle konuşuyorum. Sizin gibi ünlü olamayacağım nasıl olsa, hiç olmazsa ünlü olmanın hayatınıza getirdiklerini anlatın da kendimizi teselli edelim?

- Çok ünlü olduğumu düşünmüyorum. Ancak, çok ünlü olduğunu düşünen ve de onları çok sevdiğini sanan binlerce insan var. Bu sevginin yalan olduğunu düşünüyorum. Beni seven çok insan var ve sadece o sevgiye inanıyorum. Neden inanıyorum? Çünkü, beni televizyonlarda görmeden, sadece yaptığım marjinal albümlerle seven insanlar bunlar. Beni sevenler, elbette televizyona çıkmamı istiyorlar ancak saçma sapan yerlerde de görmek istemiyorlar. Müzik yapıyorum ve yaptığım müzik sadece şarkı söylemek değil. Hayat dışarıdan bakıldığında çok karmaşık, çok yoğun ama bu hayatı seviyorum çünkü çok sevdiğim bir şey yapıyorum, müzik yapıyorum.

- Çevreniz genişledi, zaten gazeteciler ve televizyonlar da buraya akın ediyor...

- Çok açık söylüyorum, bunu birileri yanlış da anlayabilir, hep müzikle, konserlerle, dizi ve film müzikleriyle anılmak isterim. Üretmek istiyorum.

- Müziğinize etnik müzik desek, sanatınızı sınırlandırmış olacağız gibi geliyor bana...

- Aslında ne isim vereceğimi ben de bilmiyorum ancak "Hayde”yle birlikte esas yapmak istediğim müzik noktasına yaklaştım. O da, Tiflis’ten Trabzon’a bir hat izlemekti. Gürcistan’a gittim, orada çok değerli sanatçılar ve eserler var. Beri tarafta Trabzon ve civarında su yüzüne çıkması gereken öyle değerli eserler çıktı ki karşıma. Yani yeni çizgimizi, Tiflis-Trabzon konsepti olarak adlandırabiliriz. Bundan sonra, bütün dünyaya hitap eden Karadeniz ve modern müzik anlayışını bir araya getirme niyetindeyim.

- Statükoyu, ayrıcalığı kabul etmeyen, özgürlük düşkünü pek çok kişi ya futbolu hiç sevmiyor; sevenler de Trabzonspor’un kazanmasını istiyor...

- Futbola karşı durup da, futbol sevgisi üst düzeyde olan çok solcu, demokrat, aydın insanlar tanıyorum. Onların birçoğu futbol sevgisini söyleyememiştir. Aslında futbol, dünyanın en kolektif toplu hareket ve eğlence biçimidir. Ancak hangi güçlerin elinde olduğu çok önemlidir. Ve bugün de kötü niyetli kişilerin elinde olduğundan, futbol zarardır... Futbol üstünden siyaset yapanlar, ihaleler alanlar, inşaatlar yapanlar varsa, futbol içinde çok günah barındıran bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bunlara rağmen futbolu çok seviyorum ve Trabzonspor’u tutuyorum.

- Duruşunuza uygun bir de Türk futbolu ve futbolcusu yorumu dinleyelim mi sizden?

- Türk futbolunda parlak, farklı futbolcu pek yok. Maç sonunda bir sürü konuşmalar yapıyor ya futbolcular, "Ulan” diyorum, ben bu adamların konuşmalarını nasıl dinliyorum? Klişesiz, anlamsız, zekadan eser taşımayan konuşmalar... Yurtdışında arada farklı portrelerle, olaylara karşılaşırsınız. Mesela Maradona, futbolu sevmemde en önemli etkisi olan adamdır. Sadece büyük futbolcu olduğu için değil, o uçarı hali, yenilse bile dimdik ayakta kalabilmesi ve hala sevilmesi, özgürlükçü hali beni futbola çekmiştir.

- Trabzonspor’un şampiyon olması mı, şampiyon olma konusunda gösterdiği çaba mı daha önemli?

- Bu kadar konuşmadan sonra, şampiyon olma konusunda gösterdiği çaba demem lazım ancak şampiyon olmalıyız. Burada, belki ilk kez “sonuç”tan yana olacağım ama şampiyonluğa ihtiyaç var. Böyle bir mazi, böyle bir tarih bunu hak ediyor. Türkiye’de Trabzonspor, Almanya’da St.Pauli. Bu tür takımlar liglerinde şampiyon olmalı.

- Neden St. Pauli?

- Çok aykırı bir takım. fiimdi ikinci ligdeler, tribünlerinde diğer takımların tribünlerinde göremeyeceğiniz insanlara ve daha başka farklılıklara rastlarsınız.

- Trabzonspor takımı karşınızda olsa neler söylerdiniz onlara?

- Bir kere her sene şampiyonluğa oynayan bir takımın oyuncusu olarak sahaya çıkmalarını isterdim ki o seneyi sondan beşinci bitirseler bile. Mazimiz bunu hak ediyor.

- Müzisyen Kazım Koyuncu’nun müzik yolculuğu soluksuz sürecek mi?

- Tasarladığım iki albüm daha var. Belki arada extra bir albüm daha yapabilirim. Bir de kendime yaptığım eserler var. Onları internet siteme döküp yayınlamak istiyorum. Müzik dışında ise, Türkiye’de yaşadığım konser çoşkusunu yurt dışında da yaşamak istiyorum. Bu sene sonunda kendi şarkılarımı, Amerika, Fransa, İngiltere, Almanya, Gürcistan gibi ülkelerde söylemek istiyorum. Karadeniz müziği bu projeler için büyük avantaj. Çünkü, kemençe ve tulum, çok ilgi çeken enstrümanlar.

- "Hayde” albümünüzdeki "Uh Aha”yı Trabzonspor tribünleri için yazdım dediniz...

- Evet, tribün ambiansını iyi yansıtan bir eser diye düşünüyorum. "Oy Fadime” de öyle... İnsanların alıştıkları seslerden biraz uzaklaşmaları gerekiyor. Böyle söylediğim iyi de oldu, sizlerle buluştum. Zaten bu buluşmayı ne zamandır bekliyordum... İyi ki geldiniz...

- Biraz zor bulduk sizi..

- Siz bulamamış olsaydınız ben bulacaktım sizi. İnanın bu buluşmayı çok özlüyordum.

19 Haziran 2011 Pazar

Gerrard: "Artık şampiyonluk zamanıdır"

Liverpool'un 31 yaşındaki yıldızı ve kaptanı, gelecek sezonki hedeflerinin şampiyonluk olması gerektiğine inanıyor.


Liverpool kaptanı Steven Gerrard, gelecek sezon yeniden şampiyonluğa oynamaları gerektiğini söyledi.

2011-12 sezonuna sabırsızlıkla hazırlanan Gerrard, geçen Mart'ta kasığından sakatlanmış ve sezonu kapatmıştı. Roy Hodgson'dan sonra göreve gelen Kenny Dalglish'le toparlanmaya başlayan Liverpool yeniden rakiplerine korku salmaya başladı ve 21 yıldan beri kazanamadığı Premier Lig şampiyonluğuna yeniden gözünü dikiyor. Kariyerinde henüz lig şampiyonluğu yaşamamış olan Gerrard da bunu yapmak için son derece kararlı.

"Çıta yüksekte kalmalı"

Sky Sports News'a konuşan kaptan konu hakkında "Eğer gelecek sezon yeniden dört büyükler arasına girersek bu müthiş bir başarı olur. Ama hedefimiz ligi kazanmak olmalı çünkü Liverpool'da her yıl çıta böyle yüksekte olmalıdır." ifadelerini kullandı. Gerrard sözlerine "İyi bir takımımız var. Umuyorum ki gelecek haftalarda yapılacak takviyelerle güçleneceğiz. Ondan sonra da gelecek sezon rekabete kaldığımız yerden devam ederiz." diyerek devam etti.

"Mükemmel bir dinlenme dönemi geçirdim"

Tecrübeli futbolcu ayrıca futbolu çok özlediğini belirterek "Aslına bakarsanız futbol oynamayı ölesiye özledim. Gariptir, hem zihnen hem de fiziksel olarak güzel bir dinlenme dönemi geçirdim. İnanıyorum ki gelecek sezon ateşli bir şekilde, hazır ve iyi bir durumda geri döneceğim. Hem fiziksel, hem de zihinsel yönden büyük ihtimalle şimde kadarki en iyi dönemimi geçirdim ve sabırsızlıkla beklediğim bir sezona giriyorum. Çok heyecanlıyım." dedi.

"Manchester United'ı tebrik edelim ve işe koyulalım"

31 yaşındaki kaptan, 19. Premier Lig şampiyonluğuna ulaşıp kendilerini geçen Manchester United için de "Nasıl oynadıklarına bakınca, 19. şampiyonluğun geldiğini anlamak zor değildi. Bu çok acı verdi çünkü onlar en büyük rakiplerimiz. Haklarını vermek lazım. Ama bunu fazla dert etmeyip kendi işimize bakmalı, rekabete dönmeli ve durumu mümkün olduğu kadar kısa sürede eşitlemeye çalışmalıyız." şeklinde konuştu.

Babalar Günü !

Babalar gününde babalarımıza gönderebileceğimiz birbirinden güzel babalar günü mesajları

Her zaman söylemesem de biliyorum aslında babamın onu ne kadar çok sevdiğimi bildiğini.. Ve ben ne kadar karışık cümleler yazsam da hepsini deşifre edebileceğini.. Çünkü o benim BaBaM..
Sen güçlü bir çınar gibisin.. Arkamı ne zaman sana yaslasam sanırım ki dünyayı bile fethedebilirim.. Çünkü bana hep güç verirsin.. Babalar günün kutlu olsun…
Bana yaptığın dünyadaki en büyük iyilik bana dünyanın en iyi örneği olmandır. Babaların en iyisi, bu gün sadece senin..
İlk adımlarımı atarken ellerimden tutuyordun. Şimdi fark ediyorum ki babacığım, ellerimi hiç bırakmamışsın. Babalar günün kutlu olsun..
Hayatın anlamı ve tüm güzelliklerini öğreten adam, benim sevgili babam. Babalar günün kutlu olsun..!
Evimizin güneşi bir tanesi olan canım babama kucak dolu sevgi ve saygılarımla. Babacığım bir günümde değil her günümdesin.
Sevgili babacığım gurbet uzak olsa da sevgin o kadar yakın ki bilmelisin ellerinden öperim sevgiler babalar günün kutlu olsun.
Dünyanın en yakışıklı babasına, seni çok seviyoruz, babalar günün kutlu olsun..!
Ateşin yaktığındani güneşin hareket ettiğinden , gerçeğin bir yalan olduğundan kuşkulan; fakat benim seni sevdiğimden asla kuşkulanma babacığım babalar günün kutlu olsun.
Çok sevdiğim canım babacığıma kucak dolusu sevgilerimi sunar, babalar gününü kutlarım.
Bir baba, kendi mutluluğundan çok çocuklarının mutluluğu ile mutlu olur.
Çocukluk çağında baba korumasından daha güçlü bir ihtiyaç düşünemiyorum.
Babanın mirasını mı isityorsun? Bilgisini Öğren. Onun parasını hemen harcayabilirsin.
Babanın erdemleri çocuklarının servetidir.
BABANIN ROLU, YUZ OGRETMENINKINE BEDELDIR.
INSAN BABASINA BORCLU OLDUGU SAYGIYI, ANCAK BABA OLUNCA DUYAR.
BABA SEVGISINI KORU. O SEVGIYI KESIP ATARSAN, TANRI DA SENIN MUTLULUK ISIGINI SONDURUR.
BIR ADAM YASLANDIGINI ANLAR, CUNKU BABASINA BENZEMEYE BASLAR.
KOKLANACAK GUL ACILACAK GONCA YASANACAK HAYAT VE ALINACAK NEFES OLAN SEVGILI BABAM IKLIMINDEN TASASIZLIK SEVGINDEN CESARET VE GOZLERINDEN ESARET ALDIGIM GUNLERI HEP YASAMAK ISTIYORUM.
UZERIME SABIR TOHUMU EKIP SEVGIYLE SULADIGIN GULUNUN BILMENI ISTEDIGI BIR SEY VAR SENI COK SEVIYORUM.
SEVGILI BABACIGIM SEN BIZIM GUL KOKULU SEKERDEN TATLI CANIMIZDAN DEGERLI BIRICIK BABAMIZSIN SENI COK SEVIYORUZ.
DUN SANA KIZDIKLARIMI BUGUN BEN YAPIYORUM BABA CUNKU ASLINDA SENIN KUCUK BIR KOPYANIM UMARIM SENIN KADAR SEVGI DOLU OLURUM.
GELINCIKLERIN EN SADESINE PAPATYALARIN EN GUZEL KOKANINA GULLERIN EN GULER YUZLUSUNE BABALARIN EN SEVGILISINE BABALAR GUNUNUZU BIR KEZ DAHA KUTLUYORUM.
DUNYADAKI CICEKLERIN EN GUZELI GULDUR GULLERIN EN GUZELI ISE SEN GUNUN KUTLU OLSUN BABACIGIM.
TATLI BABACIGIMA SABAH YAGAN CIG KADAR SAF AKSAM GUN BATIMINDA ISE RUZGAR KADAR CILGIN,OKYANUSUN DERINLIKLERINDEKI INCI KADAR GUZELSIN.BABALAR GUNUNU KUTLUYORUM.
MESAFELER NE KADAR UZUN OLURSA OLSUN SEVGISINI HER ZAMAN UZERIMDE HISSETTIGIM DUN DE BUGUN DE YARIN DA HEP YUREGIM KADAR YAKINIMDA OLAN BABACIGIM SENI COK SEVIYORUM.


17 Haziran 2011 Cuma

HAYIRLI CUMALAR DOSTLAR,

HAYIRLI CUMALAR DOSTLAR,

Nasılsınız dostlar,bugün mübarek cuma günü,kutlu olsun,duaların fazlasıyla kabul olduğu bir gün,dualarımızı kendimiz ve müslümanlar ve ülkemiz için eksik etmeyelim dostlar,işleriniz bereketli,gününüz kutlu,mübarek olsun,

ALLAH C.C YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN,HAYIRLI CUMALAR,,,AMİN

14 Haziran 2011 Salı

Real Madrid'den yılın bombası!

Real Madrid'in Santos'da forma giyen Brezilyalı genç yıldız Neymar'ı renklerine bağladığı iddia edildi.Sky Sport 24'te yer alan haberde İspanyol devinin 19 yaşındaki genç yetenekle yıllığı 2 milyon avrodan 5 yıllık sözleşme imzalayacağı belirtildi.Haberde Neymar'ın bonservis bedeli konusunda herhangi bir ayrıntı ise verilmezken, Real Madrid'in Neymar'ı 2011 yılının sonuna kadar Santos'da kiralık olarak oynatabileceği konuşuluyor.

Mahmut Özgener bıraktı!

Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, 3,5 yıldır sürdürdüğü başkanlık görevini sonlandırmaya karar verdiğini söyledi.

Özgener, 29 Haziran'da yapılacak TFF Olağan Genel Kurulu ve Seçim Genel Kurulu öncesi Mövenpick Otel'de düzenlediği basın toplantısında, "Futbol Federasyonu Başkanı olarak 3,5 yıldır sürdürdüğüm bu onurlu görevi sonlandırmaya karar vermiş bulunuyorum" dedi.

48 yaşındaki Özgener, 2008'de kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Hasan Doğan'ın yerine 6 Temmuz'da vekaleten gelmiş, 19 Ağustos 2008'de ise resmen başkanlığa seçilmişti. Özgener, daha önce Altay kulübünün başkanlığını da yapmıştı.

Sandığa oy yerine mektup attı

Kocaeli'nin Çayırova ilçesinde bir vatandaş, 12 haziran günü yapılan genel seçimlerde sandığa oy yerine Başbakan için mektup attı.



Genel seçimlerde sandığa giden Enver Özmen, oy pusulası zarfının içine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ulaştırılması için sıkıntılarını yazan bir mektup iliştirdi. Oy sayımı sırasında zarfın içinde bulunan mektubu fark eden görevliler, mektubu Çayırova Belediye Başkanı'na ulaştırarak konudan haberdar ettiler. Mektubun sahibi Enver Özmen, "Başbakanıma mektup değil oy atmak istiyordum ama yaşadığım hayat şartları bunu yapmamı gerektirdi. Özellikle başbakanıma yazdım, onunla görüşmek istedim.

İş bulamıyorum. Başbakanımı çok seviyorum. Onun gibi bir adam daha yok, onunla gurur duyuyorum" dedi.

Özmen, "Mektubu attıktan sonra Çayırova Belediye Başkanı Ziyaettin Bey aradı, bana yardım edeceğini söyledi. İnşallah güzel şeyler olur diye ümit ediyorum. İşsizlikten dolayı bunalıma girdim. Çok sıkıntıdayım. Sonunda böyle bir yola başvurmak aklıma geldi. Başbakanımın bana yardımcı olmasını, el atmasını istiyorum. Yaşım kırk oldu, artık evlenip yuvam olsun, işim olsun istiyorum" dedi.

DAF Park Isıtıcı Arızası | Daf Parking Heater Setting | Kalibrasyon Yapma | Webasto Arıza Kodları

 Daf XG XF CF Serilerinde bulunan PARK ISITICI yani Webasto kalibrasyonunu göstereceğim. Aracımızın öncelikle soğuk olması gerekiyor sulu w...